18 Mayıs 2010 Salı

Kendini Yönetmek

Yönetim bilminin babası diyebileceğimiz Peter F. Drucker'ın (1909-2005) yüzlerce makalesi arasından biri var ki bence yönetici olmanın ötesinde insan olma anlamında bir başyapıt. "Managing Oneself" isimli bu makaleyi Drucker 1999 da HBR da yayınladı ve HBR ın en iyileri arasında yerini aldı, birçok kez yeniden basıldı. Internette bir çok web sitesinde reprödüksüyonu olan makalenin ingilizce aslına şu linkten ulaşabilirsiniz. Yöneticiliğinizin ne kadar erken safhasında bunu okursanız ve özümserseniz bence o kadar yararlı...Öyle ki, bana sorarsanız iş idaresi okullarında (hatta tüm okullarda) okulu bitirmeden her öğrenciye bunu okutmalılar...

Tabii size burada tam bir tercüme sunacak değilim, aslında bu makale hakkında birçok blogda yazılar yayınlanmış Fatih Şengül kendi blogunda iki bölüm halinde tam bir çevirisini yayınlamış, Türkçe okumak istiyorsanız buradan deneyin.

Makaleden bazı dikkatimi çeken hususları, bizzat okurken altını çizdiklerimi buraya da taşımak istiyorum:
  • Önemli bir karar aldığınızda veya önemli bir eyleme giriştiğinizde ne olmasını bekliyorsanız onu bir yere yazın ve 12 ay sonra gerçekleşenlerle beklentinizi karşılaştırın....bu basit yöntem birkaç yıl içinde size hangi yönlerinizin kuvvetli olduğunu gösterecek. Nerelerde yetkin değilsiniz öğreneceksiniz, hangi konularda hiç beceriniz yok anlayacaksınız. Böylece güçlü yanlarınız üzerine yoğunlaşabilir, bu güçlü yanlarınızı daha da geliştirebilir, eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz. Yine bu yöntemle kötü alışkanlıklarınızdan da kurtulabilirsiniz.
  • Kendinizle ilgili bilmeniz gereken ilk şey "okuyucu" mu "dinleyici" mi olduğunuzu anlamaktır.
  • Kendinizle ilgili bilmeniz gereken ikinci şey ise nasıl öğrendiğinizdir...Okuyarak mı, yazarak mı, dinleyerek mi? Gerçekten de belki bir düzine farklı öğrenme yöntemi var.
  • Kendinize şunu da sorun; insanlarla birarada  iken mi, yoksa yanlız başıma iken mi daha verimli çalışıyorum? Eğer başkalarıyla beraber daha iyi çalıştığınızı düşünüyorsanız hangi ilişki düzeyinde olduğunu da sorgulayın, bazı insanlar ast olarak verimlidir ama en tepedeki adam olunca verimli olamazlar.
  • Nasıl sonuç üretiyorsunuz, karar veren rolünde iken mi, yoksa danışman rolündeyken mi? Birçok insan karar verme sorumluluğunu alamaz, o yükü taşıyamaz; ama birçok insan da kendilerini düşünmeye, sorgulamaya sevkedecek bir danışmana ihtiyaç duyar.
  • Performansınız stres altındayken mi daha yüksektir, yoksa öngörülebilir ve düzenli ortamlarda çalışırken mi daha iyi sonuç alırsınız?
  • Büyük devasa örgütlerde mi daha etkinsiniz yoksa küçük yapılanmaların içinde mi verimli olursunuz?
  • Sonuçta kendinizi değiştirmeye çalışmayın başaramazsınız, ama üstün taraflarınızı geliştirebilirsiniz ve verimsiz olduğunuz alanlarda, koşullarda çalışmaktan  kaçınabilirsiniz.
  • Kendinizi yönetmek için "benim değerlerim nelerdir?" diye kendinize sorun. Burada kastedilen ahlaki değerler değil, onlar herkes için aşağı yukarı aynıdır. Kastedilen sabah aynaya baktığınızda nasıl bir insan görmek istediğinizle ilgilidir.
  • İnsanlar gibi örgütlerin de değerleri vardır. Bir örgütün içinde verimli olabilmek için bireyin değerleri ile örgütün değerleri örtüşmelidir. Aynı olamasa bile bu değerler birlikte varlığını sürdürebilmelidir.
  • Az sayıda insan nereye ait olduğunu erken yaşlarda bilebilir. Çoğunlukla insanlar nereye ait olduklarını 20 li yaşlarının ikinci yarısında anlayabilirler. Ama yine de bu zamana kadar şu üç soruya cevap verebilmiş olmalılar: güçlü yanlarım neler, nasıl verimli olabiliyorum ve değerlerim nelerdir. Bu cevapları verdiklerinde ait oldukları yeri bulacaklardır, ya da en azından nereye ait olmadıklarını bileceklerdir.
  • Başarılı kariyerler planlanmaz. Bireylerin kendi güçlü yanlarını, çalışma şekillerini ve değerlerini bilmelerine paralel olarak önlerine çıkacak fırsatlara hazırlanmalarıyla kariyerleri de şekillenir.
  • İnsanların çoğu "ben nasıl bir katkıda bulunmalıyım?" sorusunu sormamıştır. Onlara katkı yapmaları söylenmiştir ya yaptıkları iş onların ne/nasıl katkı yapacaklarını belirlemiştir veya amirleri bunu onlara dikte etmiştir. Özellikle bilgi işçileri "benim bu işe katkım ne olmalı" diye sormalıdır, bunu cevaplamak için de  şu soruların cevaplarını bulmalıdır: Koşullar neyi istiyor? Kendi güçlü yanlarım dikkate alındığında, iş yapma şeklim ve değerllerim göz önüne alındığında  bu beklentiye en iyi şekilde nasıl cevap verebilirim? Ve nihayet hangi sonuçlara ulaşırsam bir fark yaratmış olurum?
  • Kendinizle, işinizle ilgili plan yaparken çok uzaklara bakmayın! İyi bir plan çoğunlukla 18 aydan daha uzun bir süreyi içermez. Dolayısıyla yukardaki soruyu şu şekle de sokabiliriz: Önümüzdeki bir buçuk yıl içinde nerede ve nasıl sonuçlar almalıyım ki bir fark yaratmış olayım?
  • Kendini yönetmek, ilişkilerinizin sorumluluğunu bizzat kendinizin almanızı gerektirir. Bu kavramın iki parçası var. İlki şudur, diğerlerinin de en az kendinizin olduğu kadar birer birey olduğunu kabul edeceksiniz. Onların da güçlü yanları var, iş yapma biçimleri var, değerleri var. Dolayısıyla verimli bir ilişki için onların güçlü yanlarını, iş yapış şekillerini ve değerlerini bileceksiniz. Bu basit bir şey gibi gözükebilir ama herkes her zaman uygulamıyor. Örneğin ilk amiri okuyarak anlayan bir kişi olduğu için ilk işinde raporlar yazması konusunda eğitilmiş bir kişi, yeni amiri dinleyerek anlayan bir adam olmasına rağmen hala raporlar yazarak meramını anlatmaya çalıştığında sonuç alamayacaktır, zira yeni amiri o yazılanları okumaya üşenmektedir. Amir de organizasyon şemasındaki bir ünvandan ibaret değildir, o da bir bireydir ve kendi iş yapış şekli vardır. Aynı şey birlikte çalıştığınız iş arkadaşlarınız için de geçerlidir. İlişki sorumluluğu kavramının ikinci parçası ise iletişim kurma sorumluluğudur. İnsanlar birlikte çalıştıkları insanların ne yaptığını, nasıl yaptığını, neye odaklandıklarını bilmezler ama bunu sormazlar veya onlara söylenmez de. Bir ilişkide taraflar diğerine ben bu işi böyle yaparım, bunlar benim değerlerimdir, benim katkı yapmak üzere odaklandığım konular ve ulaşmayı amaçladığım hedefler şunlardır diyebildiklerinde ilişkiler çok daha verimli olacaktır. İnsanlar birbirini anladığında aralarında güven oluşmaya başlar.
  • Çoğumuzun yaptığı iş bilgi işidir. Kırk yaşından sonra bilgi işçileri tükenmezler ama sıkılırlar! Yöneticilerin çoğu 45 yaşına geldiğinde mesleki kariyerinin de tepe noktasına ulaşmıştır. Artık işten tatmin duymuyorlar, katkı yapmıyorlar, yeni bir şey öğrenmiyorlar, ama önlerinde 20-25 yıl daha var. Dolayısıyla kendini yönetmenin ikinci adımı ikinci bir kariyere başlamaktır diyebiliriz.
  • İkinci bir kariyere başlamanın da üç yolu var. Biri gerçekten yeni bir kariyere başlamak, 45 inden sonra hukuk okuyan insanlar yok mu? İkinci yol paralel bir kariyer geliştirmek. Bildiğiniz işte tam zamanlı veya part-time çalışmaya devam ederken, bir yandan da genellikle bir sivil toplum kuruluşunda  paralel bir kariyer yapmaya başlayabilirsiniz, en fazla haftada 10 saatinizi alır. Üçüncüsü ise sosyal girişimciliktir. Bu insanlar yaptıkları işi severler ama artık onlar için tatmin edici değildir. Daha az gayretle istenenleri kolayca yapmaktadırlar. Dolayısıyla yeni bir faaliyet başlatırlar, bu  kar amaçlı olabilir de olmayabilir de. Şunu söyleyelim ki ikinci hayatlarını yönetebilenler malesef azınlıktadırlar, çoğunluk daha iş başındayken emekli olur, gerçek emekliliğine kadar yılları sayarak bekler durur. İkinci hayatınzı yönetebilmenin önemli bir ön şartı var, buna çok önceden hazırlanmalısınız. Gönüllü çalışmalara 40 yaşına gelmeden hiç başlamadıysanız, 60 ınıza geldiğinizde aniden başlamayı beklemeyin yapamazsınız.
  • Kendini yönetmek her bilgi işçisinin bir CEO gibi düşünüp davranmasını gerektiriyor. Genellikle tüm toplumlarda örgütlerin bireylerden uzun ömürlü olduğu kabul edilir ama günümüzde bunun tersi doğrudur  bilgi işçileri örgütlerden daha uzun ömürlüdür ve mobildir. Dolayısıyla kendini yönetme ihtiyacı insan ilişkileri için bir devrim niteliğindedir.
Ne kadar doğru şeyler değil mi? Lütfen bu makaleyi bulun ve dikkatle okuyun, hatta varsa genç çocuklarınıza, yanınızda çalışan genç "bilgi işçilerine" okutun, hocaysanız öğrencilerinize okutun....

Kısacası Kendinizi Yönetin!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder